İstanbul’da Osmanlı ve Bizans döneminden kalan önemli tarihi eserlere ev sahipliği yapan Fatih’te bulunan On Sekiz Sekbanlar Şehitliği, 1453 yılında İstanbul’un fethine katılarak şehit düşen isimsiz askerlerin defnedildiği yerler arasında.
Osmanlı ordusunda Yeniçeri Ocağı’na bağlı Sekban Bölüğü’nden olan ve isimleri bilinmeyen bu askerler için yapılan On Sekiz Sekbanlar Şehitliği’nde anonim bir kitabe de bulunuyor.
Tarihi belirsiz kitabede “Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleriyle ma’an teşrif buyurup bu mahalde şehiden vefat eden on sekiz sekban aleyhi rahmetuvelgufran hazretlerinin ruhu pür-fütuhlarına el fatiha” ifadesi yer alıyor.
DEFİNECİLER TAHRİP ETTİ
Şehitlikte, kimliği bilinen tek mezar Sekbanlar Kethüdası Hızır Oğlu Hamza’ya ait. Cumhuriyet döneminde yenilenen şehitlik, 2018’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce (İBB) de restore edildi.
Şehitliğin yakınında Kadı Hüsamettin Çamaşırcı Hacı Mustafa Efendi 18 Sekbanlar Cami, İBB ve Şehzadebaşı Camisi gibi önemli mekanlar da yer alıyor.
“BURASI 18 ÖNEMLİ ASKERİN YER ALDIĞI ŞEHİTLİK”
On Sekiz Sekbanlar Şehitliği’ne dadanan kimliği belirsiz kişi, define bulmak için şehitliği kazdı. Gündüz vakti yapılan kazı, çevredeki güvenlik kamerasınca kaydedildi.
Define için kazı yapılan alanda incelemelerde bulunan Sanat Tarihi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Şerif Yaşar, yaptığı açıklamada, şehitliğe define bulmak amacıyla zarar verilmesinin çok üzücü olduğunu söyledi.
Yaşar, “Böyle bir yeri tahrip etmek için bir kişinin ciddi anlamda akli dengesinin ve akli melekelerinin yerinde olmaması ya da çok büyük bir çürümüşlüğe uğramış olması gerekiyor. Çünkü bulunduğumuz yer Suriçi’nin en önemli noktalarından biri.” dedi.
Şehitlikle ilgili bilgi veren Yaşar, “Hemen Mimar Sinan’ın Şehzade Camisi’nin karşısında, On Sekiz Sekbanlar Şehitliği’ndeyiz. Burası, İstanbul’u ilk fetheden askeri grubun içinde şehit olan 18 önemli askerin yer aldığı şehitlik. Burası manevi anlamda çok önemli. Çünkü suru delip gelen bu sekbanlar, sokak içindeki ilk çatışmayı yapıp yine burada ilk şehit olanlardır. 17 kişinin ismi bile bilinmiyor.” diye konuştu.
“DEFİNE ARAYIŞI ÇILGINLIĞA DÖNÜŞTÜ”
Şehitliğin korunması gerektiğinin altını çizen Yaşar, büyük bir özveriyle burada canını veren insanlar için yapılan mezarlığın bu şekilde sahipsiz bırakılmasının çok anlamsız olduğunu vurguladı.
Yaşar, “Gerçekten kamu kurumlarımıza da hiç yakışmıyor. Burada İstanbul Büyükşehir Belediyesinin hemen dibindeyiz. Şikayet edilmesine rağmen güpegündüz defalarca buna nasıl izin veriliyor, kabul edilecek bir şey değil.” dedi.
Define arayışının çılgınlık haline geldiğini aktaran Yaşar, şöyle konuştu:
“Görüntülerden gördük, maalesef gündüz vakti ve bunu defalarca yapabiliyor. Toplumumuzda böyle bir definecilik çılgınlığı var. Gördükleri her tarihi alandan altın fışkıracak zannediyorlar. Ya burası bir garip şehitlik.
Müslüman ülkelerde, milletlerde mezara kıymetli bir eşya, maden gömülmez. Burası tarihi ve koruma altında olan bir alan. Ne gerekiyorsa ivedilikle yapılmalı.
Hem yanı başındaki İBB hem de Kültür Bakanlığı tarafından, hangi birime bağlıysa tüm birimler caydırıcı olarak ne yapılması gerekiyorsa yapmalı.”
Nİ’MEL CEYŞ (MUTLU ASKERLER)
İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Zafer Bilgi de İstanbul’un fethine katılan askerlere “Ni’mel Ceyş” denildiğini, Hz. Peygamber’in hadisinde yer alan müjdeye mazhar olmalarından dolayı “mutlu askerler” olarak isimlendirildiklerini söyledi.
Askerlerin kahramanlığını göstermek adına şehit düştükleri yere On Sekiz Sekbanlar Şehitliği’nin yapıldığını anlatan Bilgi, “Hemen yanına bir cami de yapılıyor. İstanbul’un ilk camilerinden biri olarak sayılır. Şehzade Mehmet Camisi’yle karşı karşıya. İBB’nin hemen yanındadır bu bahsettiğimiz yer. Buralara sahip çıkmak zorundayız. Bu hazireler bizim şahitlerimiz. Hem tarihe şahitlik etmiş hem de bizim kimliğimiz aslında. Geçmişimize dönük bilgiler veriyor. Şehrin genetik kodlarını oluşturan bu tarz hazireleri korumakla mükellefiz.” dedi.
Bilgi, tarihi yapılara değer verilmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Şehrin göbeğinde bazen haberimiz olmadan böyle ilginç, hakikaten absürt diyebileceğimiz sahnelere rastlamak mümkün olabiliyor. İvedilikle bu yerin tekrar bir kültür envanterinin çıkarılması, bir yer altı röntgeninin çekilmesi gerekiyor.
Sorumlular kimse, işte Vakıflar Genel Müdürlüğü olabiliyor, bazen İBB olabiliyor. Bazen oralar Türbeler Müdürlüğüne bağlı olabiliyor. Gözden kaçabiliyor bazen buralar. Hemen tarihi dokunun korunaklı bir şekilde kadim kültürümüze dahil edilmesi gerekiyor.”
“BURASI DAĞ BAŞI DEĞİL İSTANBUL’UN ORTASI”
Şehitliği ziyaret eden vatandaşlardan Baki Günay, yaşanan duruma bir an önce müdahale edilmesi gerektiğini belirterek, “Ben de gördüm. Dikkatimi çekti zaten. Hatta arkaya böyle gizlenmiş mi artık orada yaşıyor mu anlayamadım. Resmi bir yetkili mi diye baktım ama değil. Berduş bir şekilde ama kazı yapıyor. Hangi yetkiyle ve kime dayanarak yapıyor bilemedim. Yetkililerin tedbir almasında fayda var.” ifadelerini kullandı.
Günay, tarihi yerlerin korunması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
“Burada fetih dönemindeki şehitlerimiz var. Onların aziz hatırasına da saygısızlık olmaması gerekiyor. Bu tür insanlara nasıl izin verilir? Burası dağ başı değil, İstanbul’un göbeği.
Hem de Şehrül-Emin’in yanında. Buna dikkat etmek, en birinci vazifesi diye düşünüyorum. O zaman eline kazma alan her yeri kazsın. Öyle bir şey olabilir mi? Devletin ve belediyenin kuralları olması gerekiyor.”